Ekonomisi stabil yani, dayanıklı, sağlam, dengeli, oturmuş, kararlı ve değişmez olan ülkelerde döviz bir yatırım aracı değildir. Ne yazık ki ülkemizde son 30, 40 Yıldan beri döviz; kazandıran ve kaybettiren bir yatırım aracı olmaya başladı. Olmaya da devam ediyor. Bunun nedeni de uzun yıllardan beri üretemeyen bir ekonomiye sahip olmamızdır.
YATIRIM DAHA FARKLI
Yatırım,’’belirli bir kaynağın ya da değerin, gelir sağlamak amacıyla kalıcı bir biçimde kullanılması’’ olarak genelde tanımlanır. Yatırımın tüketimden temel farkı, kullanılan kaynak ya da değerin işlem sonunda tükenmemesidir. Yatırım harcamasının sonucunda ortaya çıkan yatırım, orta ve uzun dönemde getiri sağlamaya devam eden bir süreci içerir.
Verimliliğin artırılması için insana yapılan yatırımın harcamaları da yatırım olarak kabul edilir. Bu anlamda bilgi ve teknolojiye dayalı hizmet üretiminin ekonomilerde payının giderek artması da bunu göstermektedir.
DÖVİZ NEDEN YATIRIM ARACI OLMAYA BAŞLADI
Dövizin özellikle de gelişmiş ülke paralar normalde kişisel ve ticari işlemlerinde bir harcama aracı olarak kullanılmalıdır.
Ancak, Dolar, Euro, Sterlin ve Yen gibi gelişmiş ülke paralarını şirketler ve kişisel tasarrufçuların yatırım aracı olarak da kullanıldığı görülmektedir.
Bu gelişmiş ülke paralarının yani dövizlerin kişisel ve ticari işlerde kullanılması yanında yatırım aracı olması, bu paraların dünya ticaretinde değişim aracı olarak kullanılırken bu paralara olan ihtiyaç, değerlerinin belirlemesinde etkili olmaktadır.
Gelişmemiş ülke paralarının değeri diğer ülke paralarının satın alma ve ekonomi literatüründeki tanımla konvertibl olup olmamaları, konvertibl olsalar bile değişim aracı olma konusunda etkin olmamaları gelişmiş ülke paralarını yatırım aracı yapmaktadır.
80’LERDEN BERİ DÖVİZ BÜROLARI
Bu paralar bütün bankalarda edinilebildiği gibi, 80’li yıllardan beri Yetkili Müesseseler olarak bilinen Hazine ve Maliye Bakanlığı, Finansal Piyasalar ve Kambiyo Genel Müdürlüğü tarafından tespit edilen usul ve esaslar çerçevesinde resmi tanımı ‘’yetkili müesseseler’’ olan ve halk arasında ‘’Döviz Büroları’’ olarak adlandırılmaktadırlar.
Bur bürolarda döviz ve kıymetli maden taş ve eşyalara ilişkin işlemler olup, anonim şirket olarak kurulup faaliyet göstermektedirler.
Özellikle 1983'ten sonra Türk Lirasına konvertibilitesini sağlamak yönünde getirilen bazı düzenlemelerle 1567 sayılı Kanunun uygulamaları geniş ölçüde serbest kur uygulamasına dönüştürülmüştür.
Sabit döviz kuru sistemi yerine önce kısa aralıklarla, sonraları Merkez Bankası her gün kur değerlerini Resmî Gazetede yayınlanmaya başlandı.
O dönemin Özal Hükûmeti, 1989 Yılında aldığı kararla banka ve yetkili kurumlara; 3000 Dolar veya eşdeğer döviz satabilme hakkı verildi. Mart 1990'da 32 sayılı Karar olarak bilinen Türk Parasını Koruma Hakkındaki Karar'da yapılan değişiklikle, Türkiye'de yerleşik kişilere sınırsız döviz bulundurma ve transfer etme hakları tanındı.
Yetkili Müesseseler; 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun ve bu Kanun Hakkında 32 Sayılı Karar ve söz konusu Karara istinaden yayımlanan tebliğlerde yer alan düzenlemelere göre faaliyetlerini yürütmektedir. Kambiyo satım işlemleri, Banka Sigorta Muameleleri Vergisi (BSMV) uygulamasında banka işlem ve hizmeti olarak kabul edilmektedir.
FİNANSAL YATIRIM ARAÇLARININ 2024 KARŞILAŞTIRMALARI
Finansal yatırım araçlarını Yurt İçi Üretici Fiyatları (Yİ-ÜFE) fiyatları ile ve Tüketici Fiyat Endekslerine (TÜFE) göre ayrı ayrı değerlendirilmesi kayıp ve kazanç bakımından açıklayıcı fikir vermektedir. Bu değerlendirmeleri Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre aşağıdaki gibidir.
Aylık en yüksek reel getiri, Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) ile indirgendiğinde %4,82, Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ile indirgendiğinde ise %3,20 oranlarıyla külçe altında gerçekleşmiş oldu.
Aynı şekilde Yİ-ÜFE’ye indirgendiğinde yatırım araçlarından;
Mevduat faizi (Brüt) %2,03 oranında yatırımcısına reel getiri sağlarken,
Amerikan Doları %0,71,
Devlet İç Borçlanma Senetleri (DİBS) %0,99,
Euro %2,42,
Borsa İstanbul (BIST 100) endeksi %10,81, oranlarında yatırımcısına kaybettirdi.
TÜFE ile indirgendiğinde ise;
Mevduat faizi (brüt) %0,46 oranında yatırımcısına reel getiri sağlarken,
Amerikan Doları %2,25,
DİBS %2,52,
Euro %3,93,
BIST 100 endeksi %12,19,
Oranlarında yatırımcısına kaybettirmiş.
OLAYLARIN KÖKENİ 2010’DAN SONRAYA DAYANIYOR
Yukarıdaki ekonomik ve finansal değerleri yorumladığımızda bir keşmekeş olduğu, kimin kazanıp kimin kaybettiği konusunda bize bir fikir vermektedir. Kazanan bir avuç yabancı spekülatör, kaybeden ise Hazinemiz ve halkımız.
2012-2013 Yıllarında başlayan ‘’rüşvet ve yolsuzluk’’ olayları 15 Temmuz 2016 tarihinde doruğa ulaşan Feto Darbesi sonrasında başlayan ve giderek otoriterleşen Siyasi İktidarın uygulamaları bugünün de hem siyasi hem de ekonomik istikrarsızlığın önemli nedeni olmaya başladı.
Ekonominin doğal yasalarını bir kenara bırakan, günü kurtarma uygulamaları ekonomimizi bugüne getirdi. Sık sık ekonomik politika değişiklikleri, Hazine ve Maliye Bakanları’nın biri birilerine aykırı ekonomik politikalar uygulamaları, Merkez Bankasının bağımsızlığının ortadan kaldırılması ve Başkanlarının itibarsızlaştırılarak görevden alınması ekonomimizi bugüne getirdi.
Sonuç olarak, yanlış ekonomik uygulamalar nedeniyle üretemeyen bir ekonomimiz oldu. Hazine ve Maliye Bakanlığı açıklamasına göre; 30 Haziran 2024 İtibariyle brüt dış borç stokumuzu 512 Milyar Dolar, milli gelirimize oranını ise yüzde 42,6. AKP’nin iktidara geldiği 2002 Yılından günümüze göre dış borcumuz 4 kattan fazla artmış.